Kara yerbülbülün
Petroica
traversi hikayesi, ilk defa 1871 yılında taksonomik olarak
tanımlandığında başlar. O dönemlerde sadece
Mangere ve Küçük Mangere Adalarında
yayılmaktaydı; fakat daha önce Chatham Adalarında da
yaşamış, fakat ormanların Maori'li ve
Avrupa'lı yerleşimçiler tarafından tahrip edilmesi,
kedilerin yoğun predasyonu ve sıçanların olumsuz
etkisi bülbülünün bu küçük adalarda
soyunun tükenmesine neden olmuştu. Tanımlanmasından
bir süre sonra Mangere Adası'ndaki soyu da tükenmiş ve
bu yüzyılın büyük bir kısmında
sadece Küçük Mangere Adası'nda 9 hektarlık bir
ormanlık alanda yayılış
göstermiştir.
Küçük Mangere
Adası'ndaki uygun habitatların bozulması sonucu 1976'da
sadece 7 kara yerbülbülü yaşamaktaydı. Kalan
bireylerin Mangere Adası'na götürülmesi
düşünülmüş, fakat Mangere Adası'nda
ormanlık habitatların iyileştirilmesine yönelik
çalışmalar yeterli seviyede olmadığı
için bundan vazgeçilmiştir. Zaten, bu bireylerin Mangere
Adası'na aktarılması da uygun bir çözüm
oluşturmamaktaydı. Bu arada durum
kötüleşmiş, 1979 yılında sadece 5 birey
hayatta kalmıştı.
Biyologların aldığı
ilk önlem, bülbülü yumurtalarının, Chatham
Adası çalıkuşu Gergoyne albofrontata
yuvalarına aktarılmasıydı.
Çalıkuşları kuluçkada
başarılı olmuş, fakat yavru yerbülbüllerine
yeterince besin sağlayamamışlardır. Bu nedenle
yavrulara yumurtadan çıkmalarından hemen sonra
türdeşleri tarafından bakması
sağlanmıştır. Ancak bu uygulamaya 1981
yılında son verilmiştir. Yumurtalar bu sefer 12 km uzaktaki
Güney Doğu Adasındaki, Chatham Adası
baştankarasının Petroica macrocephala chathamensis
yuvalarına yerleştirilmiştir. Baştankaralar, hem
kuluçkada hem de yavru yerbülbüllere besin sağlamada
başarılı olmuştur. Yalnız, yeni kuşak
yerbülbüllerinin eşeysel olgunluğa
ulaştığında baştankaralarla
çiftleşmelerini önlemek için yavrulara yumurtadan
çıktıktan 2 hafta sonra türdeşlerinin
bakması sağlanmıştır. Böylece, yeni
kuşak bülbüllerin Mangere Adası'nda populasyonun geri
kalanına katılmasına izin verilmiştir. Bu
uygulamada, bir takım sorunlar da olmamış değildir;
kara yerbülbülünün ve diğer türlerin
yuvalaması, tam olarak eş zamanlı değildir. Bu nedenle
ebeveynlerin üreme aktivitesini canlı tutmak için yuvalara
gerçek yumurtaların yerini alacak plastik yumurtaların
yerleştirilmesi gerekmiştir.
1983 yılından başlayarak,
ergin bülbüller, Güney Doğu Adasına ikinci bir
populasyon oluşturmak için
götürülmüştür. Böylece biyologlar
populasyonun genetik yapısını kontrol etme imkanına
kavuşmuştur. Genetik ilişkileri yakın olan bireyler, 2
ayrı populasyon halinde tutularak yakın akrabalar
arasındaki çiftleşmeler önlenmiştir. Kara
yerbülbülü muhtemelen daha önceden yakın akrabalar
arasındaki çiftleşmelerin çok yoğun olduğu
bir dönem geçirmek zorunda kalmıştır.
Böylece, zararlı çekinik alleller populasyondan
temizlenmiş olmalıdır. Ancak, bu yakın akrabalar
arasındaki çiftleşmelerin zararlı
olmadığı anlamına gelmeyebilir.
Biyologlar yumurta, yavru ve erginlerin
yuvadan yuvaya ve adadan adaya taşınmasının
dışında bülbüllere başka
açılardan da yardımcı olmuşlardır.
Bülbüllere besin ve yapay yuva kutuları
sağlanmıştır. Bunlar kuşlar tarafından
gönüllü olarak kullanılmadığı
durumlarda, doğal yuvalar bu kutulara yerleştirilmiştir.
Böylece yuvaların deniz kuşları ve
sığırcıklar tarafından tahrip edilmesi
önlenmiştir. Ayrıca bu uygulama hem yumurtaların
başka yuvalara taşınmasını hem de yuva
parazitlerinin kontrol edilmesini
kolaylaştırmıştır. Biyologlar bunun
ötesinde besin rekabetini önlemek için
baştankaraları ve Avustralya delicesi Circus approximans
gibi potansiyel predatörleri ara sıra öldürmek zorunda
kalmışlardır.
Bugün 100'ün üzerinde kara
yerbülbülü yaşamaktadır ve en azından
önümüzdeki birkaç yıl gelecekleri tehdit
altında değildir.
Kaynak:
Hunter, M. L., 1996.
Fundamentals of
Conservation Biology, Blackwell Science Inc., 482 pp.
Çeviren: Hakan Gür
Kara yerbülbülü hakkında daha fazla bilgi
almak isteyenler kuşun koruma statüsü hakkında bu İngilizce web sayfasında danışabilirler..
Bu makalede adı geçen kuşlar the
Sibley/Monroe World List of Bird Names
listesine gore Petroicidae familyasina ait bir grup. İngilizcesi
Australo-Papuan Robins. Bazı kaynaklarda Eopsaltriidae olarak da
geçebilir. Bu kuşlar genel özellikleriyle kızılgerdana veya bülbüllere
benzeseler de örümcekkuşlarına daha yakın akrabalar. Sadece Avustralya,
Papua ve Yeni Zelanda'da yaşayan bir familya. Bülbül (Robin) ismi Avrupalı
göçmenlerin yeni bölgelerdeki karşılaştıklari kuşları Avrupa kuşlarına
benzetmelerinden kaynaklanıyor. Her üç tür de (kara yerbülbülü, Chatham
Adası çalıkuşu ve Chatham Adası baştankarası) aynı familyaya ait bireyler.
İsimlerdeki kuşlarla bir akrabalıkları yok!
Ana sayfaya dön.